İçeriğe geç

GÖZ KAMAŞTIRAN MUCİZE

cb5a3ff4f4cf74f15c51aca963ef0177-01[1].jpeg

Başlangıçta hiçbir şey yoktu.

Yalnızca sonsuz karanlığın sessizliği…

Ama yaradanın rahmeti, boşluğun çehresine kadar dalgalanarak fısıldadı.

IŞIK OLSUN… Işık oldu… Ve İYİLİK DOĞDU.

Birinci gün ve sonra şekilsiz ışık özünü benimsemeye başladı ve şekillendi.

İkinci gün dünyamız doğmuş oldu.

Bizim güzel narin yuvamız…

Muazzam sıcacık bir ışık, yer kürenin günlerini besledi.

Daha az bir ışık gecelere hükmetti.

Ve akşam oldu… Sabah oldu… Ve bir gün daha göğün altındaki sular toplandı ve onların ortasında kuru toprak göründü.

Bir gün daha geçti. Yeryüzü büyüyüp tohumlanan şeyler üretti.

Evrenin dört bir yanında yeşil kalın bir örtü oluştu.

Ve tabii sular hayatla dolup taştı.

 

”Artık var olmayan bütün deniz canavarları, çok miktarda balık türü; bazıları hala bu suların altında yüzüyor olabilir.”

Ve derken gökte kuşlar uçmaya başladı.

Ve akşam oldu ve sabah oldu.

Beşinci gün artık bütün evren yaşayan canlılarla doluydu. Sürünen emekleyen herşey ve yeryüzünde yürüyen her türlü hayvan iyi oldu. Hepsi iyi oldu.

Işık ve hava, su ve toprak vardı. Hepsi temiz ve bozulmamıştı.

Bitkiler, balıklar, kuşlar ve hayvanlar vardı. Ve hepsi kendi türünden oldu.

Hepsi büyük bir bütünün parçası.

Hepsi yerli yerinde ve herşey dengeliydi.

Tam bir cennetti.

 

”Yaradanın avucunda mücevher.”

Sonra erkeği ve kadını yarattı.

Hepimizin babası ve annesini.

Onlara bir şeçenek sundu.

”Karanlığın baştan çıkarıcılığına kapılın veya tutunun ışığın kutsamasına!”

Ama ikisi de yasak meyveyi yedi.

Masumiyetleri uçup gitti.

4a3f620eaf0edd20138584117f12f1ed-01-01[1]

 

” Hakikati anlamak istiyorsanız, zafiyeti terziye bırakmalısınız. ”

”Einstein” böyle diyor. Siz isterseniz ”terzi” yerine ”Tanrı” sözcüğünü de cümleye yerleştirebilirsiniz.

Yüce yaratıcı, bu akıl almaz düzeni, bu ihtişamlı ve uyumlu zarafeti, kendi sanatını kendi kudret ve cemalini insanlar görebilsin, anlayabilsin de biraz hayret etsinler, biraz hayranlık duysunlar diye mi evreni yarattı?

Ama bu kadar beklemeye ne gerek vardı?

 

Yüce yaratıcının dünya oluşana kadar evreni, 13,7 milyar yıl boyunca sayısız gezegenler ve gezegenleri bir araya getiren samanyolları, galaksi ve hepsinden önemlisi hiç bir varlığın hayal bile edilemeyecek boyuttaki uzayı yaratmasını beklemesine ne gerek vardı?

Evrenin yeteri kadar genişlemesi, uzaydaki sıcaklık değerinin – 270 dereceyi bulması, yıldızların en uygun enerji ile parlaması vb. fiziksel şartların eksiksiz yerine getirilmesi lazımdı. İnsanlık tarihi, evren tarihine göre çok yenidir.

 

Canlılık için bu kadar uzun süre beklenmesinin nedenini, uyumlu kozmik şartların tam olarak oluşması için gerekli unsurlara bağlamak gerekir.

 

Evrenin başlangıcı ya da evrenin yaratılışı olağanüstü bir olayın habercisi ve gerçek anlamda büyük bir mucize olabilir mi?

 

Kozmoloji yani ”kozmos” düzen, ahenk, mükemmellik, matematiksel bir estetik ve bir bütünlük..

 

Kozmosun aksi ise ”kaos” yani kargaşa, tesadüf, karmaşa, şans, tombala mı?

Bize bu güzelliğin arkasından tombala mı çıkacak?

 

Biricik mavi gezegenimize; havası, suyu, toprağı, rengarenk çiçekleri, binlerce çeşit böcekleri, şırıl akan dereleri, derin okyanusları, sessiz gölleri, sarp dağları, sakin ovaları, yemyeşil ormanlarına ne olacak ? Göreceğiz..

GERÇEKTEN İNSAN DERİN DERİN DÜŞÜNDÜKÇE BU KADAR BÜYÜK, BU KADAR MUAZZAM BİR EVRENİN YARATILIŞ NEDENLERİNİ KENDİ KENDİNE SORMADAN EDEMİYOR.

Başlangıçta hiçbir şey yok da var?

Başlangıçta, ama başlangıcın da başlangıcında; ta en başında hiçbir şey yoktu.

 

”Big Bang’den önce ne vardı” sorusuna kimse bir türlü cevap bulamıyor.

 

Enerji yoktu, atom yoktu, ne ses, ne ışık vardı. Yani bütün bunlar için zaman yoktu. Bu doğal olarak bizim sabırsızlığımızın bir göstergesi değil mi?

 

Yüce Allah indinde ”zaman” yoktur ki, bizim gibi zamana bağlı ve bağımlı kalsın.

Siz hiç hesapsız kitapsız, ölçüsüz plansız ve tasarımsız bir ev gördünüz mü?

 

Ucu bucağı belli olmayan, milyarlarca gezegenin ve galaksinin yer aldığı evrende görünen-görünmeyen tüm varlıkların birbiriyle olan ilişkilerini tespit etmeden onun tasarımını anlayamayız.

”Evren, hakikatın dış yüzü, hakikat ise evrenin içyüzüdür.”

İMAM-I GAZALİ (1058-1111)

”Eğer dindar bir insansanız bunları araştırmak; O’na biraz olsun yaklaşmayı umut etmek demektir.”


d4b14e582f43ab875a5ab3be7e0769b0-01[1]

 

DÜNYADAKİ YAŞAM ŞARTLARINA, AY VE GÜNEŞİN ANLAMLI DOĞUŞUNA VE BATIŞINA, YILDIZLARIN HAREKETLERİNE BAKMAK YERİNE; BU UCU BUCAĞI OLMAYAN KAİNATTA KENDİ YERİMİZİ SORGULAMAYACAK MIYIZ?

Evrenin yaratılışının tek amacı, insanın yaratılması olabilir mi?

 

Ben buna tam bir şekilde inanıyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?

 

İnsan olmadan bu evren neye yarar ve niye yaratılır ki?

 

Kuş olmadan yuva neye yarar?

 

Bütün din kitaplarında evrenin başlangıcı ve insanlardan bahseder. Amaç ”insan” olmalı değil mi?

 

Şayet Furkan’ı okuduysanız başka önemli noktaların da var olduğunu görürsünüz.

Biz insanlar, yani şerefli olan, hidayet ve hilafet hırkasına bürünmüş olan bizler de evrensel bir yapıya sahip değil miyiz?

Evren tarihinin bebeklik, gençlik ve ergenlik dönemlerine dair keşfettiğimiz enerjik fosillerin, (Carbon 14 yöntemi ile yaşı bulunmayan hiçbir canlı-cansız kalıntı yoktur.) kainatın yaratılışına en önemli kanıt oluşturduğu hakikatı ile karşılaşmamız bizi niye şaşırtıyor?

Bizim bu şaşkınlığımızı çok uzaklardaki alemlerden belki tebessüm ederek izleyen ”MEVLANA” ne güzel ifade etmiş:

”Ey Sen ! İlahi kitabın nüsrası

Ve Ey Sultanlar Sultanının Cemal aynası

Alem de ne varsa hepsi sensin

Aradığını kendinde ara, çünkü aradığın sensin! ”

Başlangıç vardı da son nerede?

Düşünmek istemediklerimiz ya da ertelediklerimiz neler?

Hollywood sahnelerinde bile göremeyeceğiniz bu gösterişli hayatımızın amacı nedir?

 

Alice Harikalar diyarında yenilen yiyecekler gibi gerçek olmayabilir mi yediklerimiz?

 

Ya tüm bunlar bize bir kurgu ise? Ya hayatın amacı farklı ise?

 

Ya bazılarımıza gerçekler gösteriliyor; bazılarımızın ise gözleri ve kulakları kapatılmış ise…

Tüm bu soruların cevaplarını nerede bulacağız…

KURAN-I KERİM’DE KAİNATIN YARATILIŞI İLE İLGİLİ AYETLER VAR MIDIR?

Kuran-ı Kerim’de evrenin yaratılışından tutunda son gününe (din günü) kadar herşey yazmaktadır. Birkaç ayet ile özetlemek istiyorum:

 

Şüphesiz Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş üzerine hükümran oldu. O, geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; güneş, ay ve yıldızlar emrine âmâdedir. İyi biliniz ki yaratma ve emir O’nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir. (Araf Suresi, 7. Ayet)

Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah’dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah’tır. O halde O’na kulluk edin.

Hâla düşünmüyor musunuz ? (Yunus Suresi, 3. Ayet)

O, güneşi, aydınlatan, ısıtan bir ışık, ayı, aydınlık veren bir nur haline getiren, aya evreler tayin ve takdir ederek düzenleyendir. Yılları kayda geçirerek faydalanabilmeniz, zaman planlaması ve vakti belirleyip tayin edebilmeniz içindir bunlar. Allah bunları, gerekçeli, hikmete dayalı, doğru ve hesaplı bir düzen içinde yaratmıştır. (Yunus Suresi, 5. Ayet)

Gökleri ve yeri gerçekten Allah’ın yarattığını görmedin mi?

O, dilerse sizi yok edip yepyeni bir halk getirir. (İbrahim Suresi, 19. Ayet )

Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler. (Rum Suresi, 8. Ayet)

Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye “İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin.” dedi. Her ikisi de “İsteyerek geldik” dediler. (Fussilet Suresi, 11. Ayet)

Önce kendi hayatımızı, sonra bizden sonraki gelecek nesiller için dünyamızı koruyalım. Şayet bunun için de hesap vermek zorunda kalmayalım.

Her şeye severek aşk ile bakalım. İçimizde iyilik tohumlarını büyütelim. Ve bu tohumları olmayanlara dağıtalım. Kader değişmez belki ama her şey değişebilir…

Sevgi ile kalın canlar,

Esra DOĞRUL

GÖZ KAMAŞTIRAN MUCİZE” için 8 yorum Yorum bırakın

  1. Yazınızı bir çırpıda okudum. Aklınıza, emeğinize sağlık .

    Final kısmamdali “Kader” bölümü bana aşağıdaki muhteşem kader tanımını hatırlattı .

    Lütfen yazmaya devam edin.

    Yokunuz, zihniniz açık olsun …

    Kader;yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir.

    Güzergah bellidir.

    Ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.

    Öyleyse,

    ne hayatın hakimisin,

    ne de hayat karşısında çaresiz !

    (Hz. Şemş-i Tebrizi )

    Liked by 1 kişi

  2. Yazınızı bir çırpıda okudum. Aklınıza, emeğinize sağlık .

    Final kısmındaki “Kader” bölümü bana aşağıdaki muhteşem kader tanımını hatırlattı .

    Lütfen yazmaya devam edin.

    Yokunuz, zihniniz açık olsun …

    Kader;yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir.

    Güzergah bellidir.

    Ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.

    Öyleyse,

    ne hayatın hakimisin,

    ne de hayat karşısında çaresiz !

    (Hz. Şemş-i Tebrizi )

    Beğen

  3. Esroş harika bir yazı bayıldım benim söylediğim konuları da araştırıp yazabilirsin tam detayını bende bilmiyorum çünkü 😊

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: