HIDIRELLEZ VE ST. GEORGE KISSALARI
HIDRELLEZ VE ST. GEORGE BAYRAMLARI HAKKINDA ÇEŞİTLİ KISSALAR
Hıdrellez, 5 Mayıs gecesi ve 6 Mayıs günü Hıdırellez ya da Hızırellez olarak bilinen, Orta Doğu’nun bazı bölgelerinde, özellikle de Türkçe konuşan topluluklar arasında ilkbahar ve yaz başlangıcını kutlayan bir festival olma özelliğini taşımaktadır. Yıllarca Ahırkapı / Fatih‘ te kutlanan şenlikler , bu yıl Edirne’de Çingeneler tarafından Kakava şenlikleri olarak kutlanmaktadır.
Toros Dağları’nın güneyine kadar uzanan eski törenler, İslam öncesi Orta Asya ve Mezopotamya kültürleri, göçmen Türk’lerin çok kültürlü yaşamının bir parçası olarak kalmaktadır. Hıdrellez olarak bilinen bu ilkbahar kutlaması, pek çok kişiyle birlikte dua etmek, dilekte bulunmak, doğanın birliğini hatırlamak, bazı bölgelerde çeşitli dans gösterileriyle günümüze kadar ulaşmıştır. Heryıl 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece, gül ağacı diplerinde insanları görebilirsiniz. Bu ağaç diplerinde insanlar, en çok arzu ettikleri şeylerin minyatürlerini koyar ya da kağıtlara yazarlar. Ağaçlara ya da çalılıklara renkli paçavralar bağlanır. Halka açık kutlamalar yapılır. Çingeneler de şenlik ateşinden atlayarak dileklerde bulunurlar.
Hıdrelleze yakın bir diğer kültür ise St. George kültürüdür. Anadolu’da Hristiyanlık döneminin etkisi altında kurulan bu geleneğin unsurlarından biri Aziz George Kültüdür. Orta Çağ’da yaşamış bu Yeşil Adam, her 23 Nisan’daki St. George bayramını kutlayan Katolik ve Ortodoks Hristiyanlar arasında ‘’Yeşil George’’ olarak anılır. M.S 303’de ölen bir Roma askeri olduğu sanılmaktadır. Zengin bir aileden gelmesine rağmen Pudperestliği reddetmektedir. Efsaneye göre Libya’daki bir kasabada gölün içinde yaşayan (vebalı) hastalıklı bir ejderha vardır. Kasaba halkı ejderha tarafından kademeli olarak öldürülür ve ejderhayı yatıştırmak için günde iki koyun vermeye başladılar. Koyunlar bittiğinde kral bir piyango sistemi geliştirdi. Ejderhaya hergün bir çocuk verdi. Bir gün kendi kızı seçildi ve kızı göle yönlendirilirken oradan St. George geçiyordu. Kral St. George’un Ejderhayı öldürmesini istedi. St. George’da eğer ejderhayı öldürürse Kralın ve halkının Hristiyanlığa geçmelerini istedi. Aziz George, ejderhayı öldürdü ve Kral Ejderhanın öldürüldüğü yere bir kilise yaptırdı. Kral Edward III, 1327 yılında tahttan hemen sonra St. George’u ülkenin resmi azizi yaptı. Baharın gelişi, tabiatın canlanmasını Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler Saint George olarak kutluyor. Her ülkenin kendi Patron Azizi vardır; Galler’in koruyucu azizi St. David, İskoçya’nın St. Andrew’u ve İrlanda’nın St. Patrick’i ve İngiltere’nin koruyucu azizi de St. George’dir.
Keşkek ve mesirden sonra Hıdrellez’in de UNESCO’nun, “Somut Olmayan Kültür Mirası” listesine girmesi için hazırlıklara başlanıldı. Hıdrellez ve Saint George birlikte UNESCO’ya aday oldu. Mesir Macunu Festivali’nin UNESCO’nun, “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne” kabulü ile liste 2009’da Karagöz, Âşıklık Geleneği ve Türkiye, Azerbaycan, Hindistan , İran , Kırgızistan, Pakistan, Özbekistan’da da kutlanan ‘nevruz’ ortak yapılan başvuru ile listeye dahil edildi. 2010’da Geleneksel Sohbet Toplantıları, Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali ve Alevi-Bektaşi Ritüeli; Semah, 2011’de ise Tören Keşkeği Geleneği, Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne girdi. 2012 yılında ise Mesir Macunu Festivali, UNESCO 7. Hükümetler Arası Komite toplantısında değerlendirilerek listede yer aldı. UNESCO’ya giren gelenek sayısı 10’a çıktı.
Hıdırellez kelimesinin Hızır ve İlyas kombinasyonu ile bağlı olduğu düşünülmektedir. Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğu sayılarak kutlanmaktadır. İslami inanışlara göre; Gezegenin de koruyucusu olarak görülen Hızır’ın, zaman zaman insanlar arasında gezip dolaşan, yaşamın suyundan içerek ölümsüzlüğüne erişmiş bir peygamber olduğuna işaret eden yaygın bir inanış vardır. Özellikle ilkbaharda, zorluk çeken insanlara yardımcı olur ve bolluk ve sağlık dağıtır. Yaşadığı yer ve zamanı belli olmayan Hızır’ın kimliği kesin değildir. Hızır, bahar sembolü ve onunla birlikte ortaya çıkan yeni hayattır.
Hızır (as), Arapça Yeşil Adam anlamına gelmektedir. Hızır (as)’a Hızır denmesinin sebebi; “Hızır, otsuz kuru bir yere oturduğunda ansızın o otsuz yer yeşillenerek hemen dalgalanırdı”.
İlyas (as) ise, Kur’an’da, Elias denir ve birkaç kez bahsedilir ki İsrail halkını putlara tapmasından çevirir ve Tanrı’ya ibadet etmeye ikna etmeye çalışır . Ayrıca, Tanrı “nın dürüst oldukları için övdüğü peygamberlerden biridir.
Hıdrellez, Hızır ve İlyas (as)’ın her bahar başlangıcında buluştuklarına inanılan milâdi 6 Mayıs, Rumî 23 Nisan’a rastlayan güne verilen isim olma özelliğini de taşımaktadır. Söz konusu günde Hızır ve İlyas (as)’ın buluşarak sohbet ederler ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı. Hızır (as)’ın Allah’ın lütfu ile dolaştığı yerde yeşillikler çıkar ve çorak yerler çiçeklere bezenirdi. İşte bu olaya dayanarak, halk zamanla bu günlerde buluşup Hızır ve İlyas (as)’ın geleneğini sürdürmek amacıyla özel anda ve dua günleri tertib eder olmuşlardır. Günümüzde Hz. Muhammed’den(sav) sonraki mânası ise; İnsanların kıştan kurutuluşlarının bir işareti ve bahar güneşinden faydalanma, piknik yapma, stres atma, eğlenme, nişan, düğün, sünnet törenleri tertip etme, uğursuzlukları giderme, adak adama, dilekte bulunma gibi düşünceleri gerçekleştirme amacıyla gelenekselleşen “bahar bayramı” inancıdır.
Benim nacizane görüşüm bu kutsal mübarek gecede bol bol kendimiz, ailemiz, yakınlarımız, sevdiklerimiz ve ülkemizin beraatı için dua etmeli, bolluk ve bereket dilemeliyz. Dilenecek dilekler için bana göre Kuran’da geçen sureler ve dualar olmalıdır. Tüm bu kaynaklar bir tek kitapta toplanmıştır ama birkaç surede olduğu için tüm ayetleri okumak ve anlamak gereklidir. Net birşey söylemek nerede ise imkansızdır.
Bunun ile birlikte Kuran- ı Kerım’de, Hz. Hızır ( as ) ve Hz. Musa arasında bir kıssa da yazmaktadır. Biliyoruz ki, Hz. Musa, Kuran-ı Kerim’de adı en çok geçen Peygamber olma özelliğini de taşımaktadır. Kuran-ı Kerim’de 136 kere ismi geçmektedir. Aynı zamanda Kur’an’da kendisinden ve mücadelesinden en çok bahsedilen peygamberdir.
Hz. Musa’dan sonra İsrailoğullarını inandırmaya çalışan peygamber Hz. İlyas’tır. Allah’a isyan eden ve haddi aşan bir Benu israil kabilesine Hz. ilyas (a.s)’in gönderildigi rivayet edilmektedir. İlyas (a.s) Kur’an-i Kerîm’de iki degisik sûrede anilmiştir:
Bir yerde diğer Peygamberler ile birlikte ismi geçmistir: “(ibrahim’e) Zekeriya, Yahya, İsa ve ilyas’i da bagisladik. Hepsi salihlerdendi” (El-Enbiya, 21/85).
Diger sûrede ise İlyas (a.s)’in kissasi özetle anlatilmistir. Musa ve Harun (a.s)’dan bahsedilmis, onlarin Allah’in salih kullari oldugu anlatildiktan sonra İlyas (a.s)’in kissasina geçilmistir: “Muhakkak İlyas da peygamberlerdendi” (Es-Sâffat, 37/123).
Bazı inanışlara göre ise ; İlyas (as)’ın İsrailoğullarından ayrılması Hızır (as) ile buluşması gerçekleşti. Bu buluşma “Hızır İlyas” iken sonradan Hıdrellez şeklinde değiştirilmiştir.
Yine Kuran-ı Kerim’de geçen ayetlere göre, Kehf suresinde Ashab-ı Kehf olayının anlatıldığı gibi; Hz. Musa ile Hz. Hızır’ ın buluştuklarını anlatır. ( Kefh 60/81). Kehf Suresi’nde anlatılan Hz. Musa ile Hz. Hızır Kıssasının özeti ise şu şekildedir:
Hz. Musa ve genç yardımcısı “ iki denizin birleştiği yere “ yaptıkları yolculuk. ( Hani Musa genç yardımcısına demişti: İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamnalar geçireceğim.” Kehf 60 )
Balık, buluşma yerinin tam olarak belirlenmesinde bir işaret olmuştur. ( “ Böylece ikisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; balık denizde bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu. Varmaları gereken yere gelip geçtiklerinde Musa genç yardımcısına dedi ki: ‘ Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız yolculuktan gerçekten yorulduk.’ Genç yardımcısı dedi ki: ‘ Gördün müi kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum.Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu.’ Musa dedi ki: ‘ Bizim de aradığımız buydu.’ Böylelikle ikisi izleri üzerinde geriye doğru gittiler.” Kehf 61)
Hz. Musa’nın üstün merhamet ve ilim sahibi Hz. Hızır ile buluşması.
Hz. Musa tabi olmak için Hz. Hızır’dan izin istemiştir. (“ Musa ona dedi ki: Doğru yol sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim ? “ Kehf 66 )
Hz. Hızır’ın Hz. Musa’ya verdiği cevap ( “ Dedi ki: Gerçekten sen, benimle olma sabrını göstermeye güç yettiremezsin. Böyleyken özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin ? Kehf 67-68)
Hz. Musa İnşallah diyerek söz vermiştir. ( “ Hz. Musa : “ İnşallah, beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim.” dedi Kehf 69 )
Hz. Hızır Hz. Musa’dan açıklayıncaya kadar kendisine soru sormamasını istemiştir. ( Dedi ki: Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar “ Kehf 70)
Hz. Hızır bindikleri gemiyi delmiştir. ( “Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim gemiye binince,o gemiyi deliverdi. Musa dedi ki: ‘İçindekileri batırmak için mi onu deldin ? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın.”Kehf 71)
Hz. Musa Hz. Hızır’dan aldığı eğitimi devam etmesini talep etmiştir. (“ Dedi ki: ‘ Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlinle güç yettiremeyeceğini ben sana söylemedim mi? Musa: ‘ Beni unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma’ dedi. “ Kehf 72-73)
Hz. Hızır’ın çocuğu öldürmesine Hz. Musa’nın gösterdiği tepki ( “Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın.'” Kehf 74)
Hz. Hızır’dan aldığı derslerin devamı için Hz. Musa’nın bulduğu çözüm ( “Dedi ki:‘Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?’ Musa: ‘Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun.’dedi.” Kehf 75-76)
Kasaba halkının Hz. Musa ve Hz. Hızır’ı konuklamaktan kaçınmaları ( “(Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: ‘Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin.’ Kehf 77)
Hz. Musa’nın sorduğu son soru, aralarında ayrılma vaktinin geldiğinin işareti olmuştur. ( “Dedi ki:İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.”Kehf 78)
Hz. Hızır’ın gemiyi delmesinin nedenleri ( “Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı.”Kehf 79)
Allah, çocuğun canını almak için Hz. Hızır’ı vesile etmiştir. ( “Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü’min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk. Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik.” Kehf 80-81)
Hz. Hızır’ın öksüz çocuklara ait olan duvarı inşaat etmesinin hikmeti ( “Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; Bu Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim özel görüşüm olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yettiremediğin şeylerin yorumu.” Kehf 18- 82)
Efsaneler, hikayeler, gerçekler ne olursa olsun tüm dilekleriniz, Hıdrelleziniz ve St. George Bayramınız kutlu olsun.
Işığa doğru yükselmek ümidiyle..
Sevgilerimle.
Esra DOĞRUL