İçeriğe geç

KONFÜÇYÜS NE DEMİŞ, BEN DE BİLMİYORUM!..

Biz çocukken kardeşimle en sevdiğimiz programlardan biri televizyondan yayınlanan bilgisayar oyunu Hugo’ydu. Programın hiçbir bölümünü kaçırmazdık. Adeta ekrana kitlenirdik. Telefonla küçük izleyicilere ulaşılır, onların Hugo’yla birlikte seyahat etmesine izin verilirdi. Yarışma programın da Tolga abi yarışmaya telefonla bağlanan küçük seyircilere sorular sorardı. Bir gün bir yarışmacıya bir soru yöneltildi: Konfüçyüs ne demiş? Tolga abi soruya cevap veremeyen çocuk için Hugo’dan yardım istedi: Hugo, Konfüçyüs ne demiş? Hugo şöyle cevap verdi: Ben de bilmiyorum. O gün bugündür kardeşimle 6 yaşından beri aklımızda bir espiri olarak yer edindi. Sanırım tarihe ilgimiz küçük yaşlarda böyle başlamış oldu. Ara sıra aklımıza geldikçe bu repliği kullanırız. Bugün de yine aklıma geldi. Hazır aklıma gelmişken de size biraz Konfüçyüs’ten bahsedeyim. Sanırım artık ne dediğini biliyorum…

Bundan yaklaşık 3000 yıl önce Çin’de siyasal erkin kimde olduğu anlaşılamayan, yüzyıllarca süren bir kargaşa döneminden sonra, oluşamayan bir yönetim sistemini kazanabilmek için olağanüstü ahlaki değişiklikler yapıldı. Ancak uzun sınır savaşlarında zorba krallar hiçbir engel tanımayarak yerel gelenekleri aldırmadan çiğnedi. Henedanlıklar da siyasi kaoslar başgösterdi ve devletlerin dönemler içi savaştığı ‘’Savaşan Devletler Dönemi’’ başladı. (MÖ. 475-221) Bir hanedanlığın çöküp diğerinin onun yerine geçmesi eski Çin tarihçilerinin gözünde yöneticinin düzgün davranıp davranmadığıyla bağlantılıydı.

MÖ. 500’de şimdi Çin dediğimiz toprakların çoğu Zhou Hanedanınca yönetiliyordu. Krallık birbirleriyle rekabet halinde olan düzünelerce düklükler arasında bölünmüştü. Hükümdarlar otoritelerini ve devletlerini güçlendirecek yeni yöntemler arıyordu. Savaşın başlaması an meselesiydi.

Bu belirsiz dönem halkın düzenini nasıl sağlayacağına dair bir görüşü olan, Çin Tarihi’nin en meşhur filozof, öğretmen ve siyasi teorisyeni Konfüçyüs’ün çıkmasını sağladı. (MÖ. 551-479) Konfüçyüs,hanedanlıkların sürekli değişen siyasi ve ahlaki yapısı nedeniyle eski kültürel yapılarını korumaya çalıştı. Daha da önemlisi Konfüçyüsçülük felfesini ortaya koyarak ahlaki davranış vizyonunu pekiştirdi.

Konfüçyüs’un doğum efsanesine göre annesi çocuk sahibi olabilmek için dua etmek üzere Qüfu şehri yakınındaki kutsal Ni Dağı’na çıktı. Bir yıl sonra duaları kabul oldu ve bir oğlu oldu. Doğan çocuğun kafasının şekli olarak Ni Dağı’nı andırdığını farkeden kadın, dualarının kabul olduğunu düşünerek oğlunun adını Kong Zhong Ni Qiu koydu.

Tarihi kayıtlardan edinilen bilgilere göre, okumayı ve öğrenmeyi çok seviyordu. Antik törenler, adetler ve edebiyat ile ilgili engin bir bilgi birikimi vardı. Gençliğinde antik dönemlerin yüksek değerli törenleri ve geleneklerin tekrar kazanılmasının hastalıklı dünya için en iyi tedavi olacağını düşünüyordu. Yoksul çocukluğunun ardından çalışarak yükselmişti. Ve artık eski terbiye ve saygının yok olduğunu görmüştü. Konfüçyüs bir muhafazakardı. Ona göre güçlü ve huzurlu bir devletin yolu geçmişe bakıp bilge imparatorları örnek almaktan geçiyordu. Onların dürüst ahlaki davranışları, Çin’e düzen getirebilirdi.

Konfüçyüs tanrıların doğasına ve işlevine ilişkin herhangi bir saptamada bulunmamakla birlikte, geleneksel ayinlere uyulmasını, atalara saygı gösterilmesini ve aile bağlarının korunmasını güçlü bir biçimde savundu. Böylece ”insanlık” temel kavramını oluşturdu; yani insanın hem cinsleriyle etkileşimini esas aldı. Aileye saygılı olabilen kişi ‘üstün insan’; yani Çince’de ‘Junzi ‘olmuş olurdu. Tüm insanlar Junzi olmak için çaba gösterirse toplumda bir bütün olarak işler yolunda giderdi.

Konfüçyüs’un sevdiğim sözlerinden biri: Saygı denen duygu olmasaydı, insan ve hayvan arasında ne fark olurdu?

Konfüçyüs vaktinin büyük bir kısmını, bilgi ve becerilerini topluma hizmet etmek ve sistemini benimsemesi için güçlü kralları ikna etmekte kullandı. Doğu Çin Dükü olan Lu’nun mahkemelerinde görevliydi. Ve dükü mahkemede standartları yükseltecek reformlar yapacağına ikna etti. Ama çalışmaları bizzat dük tarafından engellendi. Dük güzel kadınlardan her hediye aldığında görevlerini savsaklamaya başladı. Görüşmeler iptal edildi. İşler yapılmadı. Konfüçyüs tepedeki iyi bir örnek oluşturmazsa diğerleri için fazla umut olmadığına inanıyordu. Konfüçyüs dükün yanına gidip konuşmak istedi. Dük tarafından kabul edilmedi. Dük’ün adamları onu içeri sokmadı. Başarısız olduğuna inanan Konfüçyüs görevinden istifa etti.

Modern Çin kültürü Konfüçyüs’un Lu Dükü’nün mahkemesini terk etme kararıyla oluşmuştu. Yükseldi ve yol görterebilen akıllı bi hükümdar bulmak için yollara düştü. Yolculuk sırasında ders verdi. Yandaşlar bulmaya başladı. Konfüçyüs küçük bireysel hareketlerin tüm toplumu geliştirebileceğine inandı. Yandaşlarını ailelerine saygı göstermelerini ve iyi davranmaları konusunda teşvik etmeye çalıştı. Konfüçyüs’a göre başkalarına saygı kendine saygı doğuracaktı. Doğru olanı görmek ve yapmamak cesaretsizlik ve ahlaksızlıktı.

Kendine yapılmasını istemediği şeyi başkalarına yapma! Bu onun sözüydü.

Konfüçyüs büyük ideallerini gerçekleştirebilecek bir hükümdar bulamadı. 72 yaşında öldüğünde başarısız olduğunu düşünüyordu. Ama onun öğretileri, arkadaşları ve öğrencileriyle yaptığı sohbetlerden derlenen Lunyu (Seçmeler) adlı eserde toplandı.

Zamanla Çin yöneticileri Konfüçyüs’un bilgece görüşlerini benimsemeye ve takdir etmeye başladı. Felsefesi nihayet Çin toplumunda kök saldı. Ve kamu kurumlarında çok büyük etkisi oldu. Konfüçyüs Çin medeniyetine bir disiplin, düzen ve saygı getirmeyi başardı. Komünist ideoloji ötesinde bir şeyler arayan Çin kültürü, sonraki kuşak öğrencileri için hala en önemli ders olarak Konfüçyüs’un öğretilerini vermektedir. Çin’de Konfüçyüsçülüğün devlet ideolojisi haline gelmesiyle birlikte, insanlar onu kutsal adam ve sonunda tanrı konumuna yükseltti. Devlet de Konfüçyüsçü toplum idealini kurumsallaştırmanın ve kitlelere benimsetmenin bir yolu olarak buna destek verdi.

Sevgilerimle,

Esra DOĞRUL

Kaynakça:

  • William H. McNeill, Dünya Tarihi (2015)

  • David Wallechinsky, The 20. Century: History With the Boring Parts Left Out

  • NTV Yayınları, Bilgi Küpü

  • S. Can Yolaç, Çin Tarihi

  • Tang Jiankun, Ying Tingting, Çin Ansiklopedisi

Kategoriler

Araştırma, Genel, Tarih

KONFÜÇYÜS NE DEMİŞ, BEN DE BİLMİYORUM!..” için 4 yorum Yorum bırakın

  1. Lise yıllarımda Konfüçyüs’le tanıştım. Onun sözlerinin olduğu “Konuşmalar” adlı kitabı dört beş kez okudum. Ve onunla ilgili olan her söz ve cümleyi araştırıp okudum. Bilge, filozof olan konfüçüs’ün öğretilerini hayatımda hep yer ettim. Benim de en sevdiğim sözü şöyledir: “Olmuş bitmiş bir şeyin üzerinde konuşmak yersizdir.” Konuşmalar adlı kitaptan. O bir devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini ve bir devleti yıkmanın en kolay yolu dilini yok etmek olduğunu söylerdi. Bugün bu yazınızı görünce ilgi alanımla ilgi bir yazı gördüğüm için mutlu oldum. Ve bir iki şey yazmak istedim. Kaleminize sağlık.

    Liked by 1 kişi

  2. Saygı denen duygu olmasaydı, insan ve hayvan arasında ne fark olurdu? Bu söz o kadar geçerli hale geldi ki gümüz toplumunda. Bir birimize olan saygımız gün geçtikce azalmakta hatta tükenme noktasında. Hoşgörü desen hiç yok. Acaba yıllar geçtikce hayvanlaşan(çok afadersiniz) toplumlar yığını haline mi geleceğiz. Umutsuzlukla beklemekteyim. Güzel bir yazı teşekkürler bu arada. Hügo’yuda hatırlamış olduk. Çocukluğumuzn koşan kahramanı.

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: