İçeriğe geç

NARMER’İN PALETİ


NİL’İN İLK HEDİYESİ

M.S. 1897- 1898 kışında Britanyalı arkeologlar James Quibell ve Frederick Green, Mısır’ın güneydeki ‘’Şahin kenti’’ (şu an bildiğimiz adıyla Hierakonpolis), eski Nekhen (günümüzde Kom el- Ahmar) sit alanında kazı yaptılar.

Bu iki Britanyalı arkeolog, büyük anıtların çok az bulunduğu bir sitalanı olan Nekhen’i kazmayı seçerken, dikkatlerini küçük yerel bir tapınağın kalıntıları üzerinde toplamaya karar verdiler.

NEKHEN HARİTA

Çalışmaya başladıklarında dikkat çekici bir şey göremediler. Altın yoktu, iyimser bir yaklaşımla ‘’Ana Çökelti’’ diye adlandırdıkları bir yer keşfettiler ve burası ilginç ve sıra dışı buluntular içermekteydi. Buluntuların en önemlisi işlemeli taş bir levhaydı.
Yaklaşık 2 metre yüksekliğinde ve 2,5 santimetre kalınlığında, ince damarlı, yeşilimsi siyah renkte olan levha, şu an Kahire’deki Mısır Müzesi’nin giriş salonunda yer alan uzun cam muhafazada durmaktadır.

Bir kalkan gibi biçimlendirilmiş bu levhanın her iki yüzüne hafif kabartmalar işlenmiştir. Müzenin tozlu cam kubbesinden süzülen dağınık, puslu ışık huzmesi altında kabartmaların sahneleri, canlılıklarını korumalarına rağmen, ayırt etmek zordur.
Paletin her iki yüzünü süsleyen özenli ve detaylı sahneler, onun daha çok bir amaç için, ünlü bir kralın başarılarını kutlamak için yapıldığını göstermekteydi.

”Tablette daha önce tarihin bilmediği bir kral vardı.”

İki inek tanrıçanın altında duran bir hükümdar, düşmanına ağır bir topuzla vurduğu betimlenmekteydi. Arkeologlar bu hükümdarın kim olduğunu ve ne zaman hüküm sürdüğünü merak ettiler.

Tabletin en üst bölümündeki dikdörtgen çerçevenin içinde yer alan resimli yazı (hiyeroglif), hükümdarın adını heceleyerek merakı gideriyormuş gibi görünmekteydi:

kedibalığı (nar) ve keski (mer).

”Narmer”

 


NARMER’İN PALETİ

Narmer Paleti’ndeki kabartmaların üslubu çok daha eski bir tarihe işaret etmekteydi. Daha sonraki araştırmalar, Narmer’in ilk krallardan biri değil, aynı zamanda Mısır’ın ilk hükümdarı olduğunu gösteriyordu.

Quibell ve Green, çamurla kaplı Nekhen sitalanında tesadüfen eski Mısır’ın kuruluşunu belgeleyen eseri bulmuşlardı.

Dikdörtgenin içine çizilmiş kedi balığı ikonografisi; kralı esirleri büyük bir sopayla döven, acımasız bir Nil kedi balığı olarak gösterir. Uzun kıvrımlı boyunları birbirine dolaşmış yaratıklar ve düşman bir kalenin duvarlarını boynuzlayan boğa gibi yabancı motiflerin bazıları çok daha uzak, tarih öncesi geçmişe gönderme yapmaktadır.

İleti çok açıktır. ”Kral yalnızca soyu ve liderlik yetenekleri sayesinde yöneten bir ölümlü değildi, aynı zamanda vahşi hayvanların gücünü ve acımasızlığını, kutsal yetkenin ona bahşettiği insanüstü güçleri cisimleştiren bir tanrıydı.”

Aşağıdaki resim de göreceğiniz üzere, Narmer’in ünlü paletinin dekorasyonu, Mısır kraliyet sarayının sanatını ve krallığın ikonografisini (ikonların tanıtılması ve açıklanması) klasik biçimleri içinde göstermektedir.

paletin neti
Narmer’in Paleti

 

İLK MISIRLILAR ÇOBAN MIYDI?

 

nabta playaaa
Nabya Playa’daki Anıt Taşları

 

M.Ö. 5000’li yıllarda Mısır-Sudan sınırlarında, arkeologların Nabta Playa diye adlandırdıkları yerde sığır çobanları dinlenmek için kamp kurarlardı. Burası o zaman günümüzdeki kurak halinden çok farklı olmalıydı. Yıllık yaz yağmurları çölü yeşillendiriyor, mevsimlik gölü doldurarak kıyılarını verimli çayırlara ve ekilebilir topraklara dönüştürüyor olmalıydı. Bu bolluktan yararlanmak için Nabta Playa’ya göç eden insanlar yarı göçer çobanlardı.
Ama Nil’in doğusundaki ve batısındaki savanlar kuruyup çöle dönüşmeye başladı. En fazla birkaç nesil sonra kuruyan toprak artık susamış büyükbaş hayvan sürülerinin ihtiyacını karşılayamaz hale gelmişti. Çobanların açlıktan ölmemek için tek seçenekleri bölgedeki yegane sürekli su kaynağına, Nil Vadisi’ne göçmekti.

 

NİL NEHRİNE GÖÇ NE ZAMAN BAŞLADI?

İlk yerleşik topluluklar, M.Ö 5000 yılının başlarında Nil Nehri’nin taşkın yatağının kıyılarında tarih sahnesine çıktılar. Nil’in yağmur düzeni köylerini kalıcı hale getirmeye olanak tanıdı. Sığır çobanları yaşam alanlarını el-Badari sitalanına kurdukları için, arkeologlar vadi sakinlerine ”Badari toplumu” adını verdiler.

Badari toplumundan sonra toplumsal dönüşüm süreci başladı. Tarih öncesi toplum kültürel, iktisadi ve siyasi bakımdan daha karmaşık hale geldi. Mısır devlet olma yoluna mecburen girmişti. 3600 yılı civarında çöllerin tamamen kuruması, bu sürece daha da ivme kazandırdı.

750 badari
Yukarı Mısır’ın Neolitiği. Su aygırı dişi kadın heykelcik. Badari kültürü. İngiliz Müzesi (Londra)

Nüfustaki ani artış, etrafı duvarla çevrili kasabaların kurulmasını teşvik etmiş ve sınırlı kaynaklar için daha büyük bir rekabete girilmesine yol açmış olabilir. Besleyecek daha fazla boğazın olması, daha verimli tarımı da teşvik etmiş olmalı. Kentleşme ve tarımın gelişmesi hem toplumsal değişime tepki hem de ilerideki değişimin uyarıcısıydı.

 

MISIR’I BİRLEŞTİREN KRAL KİMDİ?

Yukarı Mısır’daki topluluklar, bu koşullar altında, muhtemelen her biri soya dayalı bir monarşi tarafından yönetilen ”üç bölgesel grupta” birleşmeye başladılar.

Krallardan birinin merkezi, taşkın yatağının nehir trafiğinin denetimine olanak tanıyarak daraldığı, Nübye’den ve Sahra vahalarından gelen ticaret yollarının Nil Vadisi’yle buluştuğu Tjeni (Girga yakınında- Thinis) kasabasıydı.

İkinci ülkenin başkenti Doğu Çölü’ndeki altın madenlerine nehrin karşı kıyısındaki Hammamat Vadisi üzerinden ulaşımı denetimi altında tutan Nubt’taydı. (adı ‘’altın’’ anlamına gelen) bu kent günümüzde Nagada’da bulunmaktadır.

Üçüncü krallık, Tjeni gibi, vahalara (ve dolayısıyla Sudan’a) giden çöl yolunun başlangıç noktası olan ve Nubt gibi, Doğu Çölü’nün önemli altın kaynaklarına-kasabanın tam karşısındaki bir vadi üzerinden gidilen daha güneydeki maden yataklarına-ulaşımı denetimi altında tutan Nekhen yerleşimi etrafında gelişti.

Bu üç ülkenin hükümdarları hırslı liderlerdi; otoritelerini siyasi, ideolojik ve iktisadi araçlarla ispatlamaya ve pekiştirmeye çalıştılar. İster Mısır çöllerinden altın ya da değerli taşlar veya ister uzak ülkelerden egzotik ithal mallar olsun nadir ve değerli şeylere duydukları bastırılmaz tutku iç ve dış ticareti harekete geçirdi. Bu tür malları daimi olarak dolaşımdan çıkarma yetkesi özellikle zenginliğin ve ayrıcalığın güçlü bir ifadesi olması dolayısıyla seçkinlerin cenazeleri giderek süslü ve zengin biçimde dekore edilir hale geldi.

Bu geçmişi ”Badari” yaşam tarzına uzanan mezar eşyaları geleneğine dayanıyordu. Bu üç ülkede de yerel yönetici sınıfına ayrılmış özel mezarların ortaya çıkması, bu toplumların son derece hiyerarşik olduklarının kesin bir göstergesidir.

Üç krallığın bir egemenlik mücadelesine girmesiyle birlikte savaş kaçınılmaz hale geldi ve patlak vermesi de uzun sürmedi.

 

SAVAŞI KİM KAZANACAK?

Arkeologlar bu üç bölgedeki (Tjeni, Nekhen ve Nubt) mezarların büyüklüklerini ve etkileyiciliklerini karşılaştırarak üstünlük savaşını kimin kazandığına ilişkin bir takım bulgulara ulaştılar.

Nekhen ve Tjeni kasabasına hizmet eden Abidos mezarları, Nubt’daki benzerlerini geride bırakmaktadır. Bununla beraber, Tjeni (Abidos mezarlarının bulunduğu yer- Abdju) ve Nubt arasındaki çöl kumları üzerinde birçoğu binlerce yıldır kullanılmakta olan ve bazıları kesişen yollar görülür.

Nil, akışının bu noktasında geniş bir eğri çizildiğinden bu karayolları olağandışı biçimde nehirden daha çok hızlı, daha doğrudan bir rota sağladı. Tjeni ve Nubt arasında uzanan ana yolun hemen yakınında bulunan bir kaya tablette, Tjeni’nin tarih öncesi bir hükümdarının bir rakibine karşı kazandığı zafer kaydedildi.

Bu etkileyici kabri inşa ettiren Tjeni hükümdarı bütün Mısır’ın kralı olma yolundaydı. Bu hükümdar Delta’yı denetimi altında tutan Tjeni’den hükmederken, diğeri aşağı Sahra ticaretine ulaşımı elinde tutan Nekhen’de üs kurdu: oyunda artık iki oyuncu kalmıştı.

Dönemden kalan süslemeli tören nesnelerindeki savaş motiflerinin çokluğu ve Nubt ile Nekhen’de büyük kasaba duvarları inşa edilmesi güçlü bir biçimde işe askeri çatışmanın karıştığı izlenimi uyandırmaktaydı.

Nekhen’in sülale öncesi döneminin sonlarında nüfusta görülen kafatası zedelenmelerinin oranı aynı düşünceyi destekliyor. Nihai sonuç kesinlikle ortadaydı. Ortalık yatıştığında zafer ilan eden ”Tjeni krallarıydı.”

Tjeni krallarının ülkenin üçte ikisi üzerindeki denetimleri, limanlara ve Yakın Doğu’yla (günümüz Suriye’si, Lübnan’ı, İsrail’i, Filistin’i) karlı ticarete ulaşmasıyla birleştiğinde, ülkenin geleceğini belirledi.

Yaklaşık iki yüzyıl süren rekabetin ve çatışmanın ardından M.Ö. 2950 yılı civarında bir Tjeni hükümdarı bizim ”Narmer” olarak bildiğimiz kişi, birleşik Mısır’ın krallığını üstlendi.

 

king narmer
Tjeni Kralı, Mısır’ın ilk hükümdarı ”Narmer”

 

Narmer Delta’yı fethini, muhtemelen birleştirme savaşındaki sonuncu muharebeyi simgeleştirmek için zafer sahneleriyle bezenmiş, görkemli bir tören levhası yaptırdı.
Narmer eski rakiplerine saygısını göstermek (ya da muhtemelen yaralarına tuz basmak) için levhayı höyükten 4900 yıl sonra çıkarılana kadar yattığı, Nekhen’deki tapınağına verdi.

 

YUNAN TARİHÇİ HERODOT’UN FİRAVUN TARİHİ 

herodot

Narmer’i yeniden keşfetmenin parçası olan arkeolojik bilimsel çaba göz önüne alındığında, onu eski Mısır’ın ilk kralı olarak belirlemenin yalnızca 2400 yıl önce yazan Yunanlı tarihçi Herodotos’un açıklamasını doğruladığını kabul etmek aşağılayıcıdır.

”Tarihin babasına” göre, Mısır devletini ”Menes”in (Narmer’in diğer adı) kurduğu kesindir. Bu antiklerin sıklıkla bizim inandığımızdan daha akıllı olduklarına ilişkin bize verdikleri etkileyici bir derstir.

Narmer’den sonra Mısır zamandizini, (Taç Çağı, Tunç Çağı, Demir Çağı gibi) kültürel başarılara odaklanmaktan çok kralların sülalerine dayanan bir şema kullanır.

 

Yazan: Esra Doğrul

Kaynakça: Eski Mısır-Toby Wilkinson

One thought on “NARMER’İN PALETİ Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: