İçeriğe geç

KAHİRE’NİN GİZLİ MÜCEVHERİ: ÇÖP ŞEHİR MOKATTAM

Kahire’nin klostrofobik, köhne sokakları arasında sıkışmış, Gize yakınındaki piramitleri inşa edenlerin ruhaniyetiyle bir saklı gizem havası yayan Mokattam şehri, kasvetli görünüşü ve zayıf şöhretlerine rağmen, papaz muhafızları tarafından canlılığı korunmuş, ağır çöp kokusu ve oyma kabartmalı mağara kilisesiyle insanı hayal dünyasına davet eden büyüleyici bir hava sunmaktadır.

Mısır’da piramitlerin içine girmekten bile daha çok etkilendiğim bu şehirde bana hissettirdiklerini ve keşfettiğim ayrıntıları paylaşmadan gelin hikayesine birlikte bakalım.

ESKİ KIPTİ MASALI

Mısır’ın Fatımî Halifesi Al-Muizz (Orijinal adı Ebu Tamim Ma’ad) tarafından yönetildiği ve Suriyeli Anba Abraam’ın Kıpti Kilisesi’nde 62. Patrik olduğu onuncu yüzyılın sonuna doğru Simon isimli Arnavut bir ayakkabıcı yaşarmış. Bu Aziz öyle inançlı biriymiş ki, bir gözünü ayakkabı yaparken yanlışlıkla bir kadının bacağını gördüğü için çıkarmış.

Geleneksel bir hikayeye göre, MS 972-975 döneminde hüküm süren Halife el-Muizz, dini liderleri huzurunda tartışmaya davet etmiş. Patrik Abraam ve Haham Yaqub ibn Killis bulunduğu toplantı da Abraam tartışma da üste çıkmayı başarmış. Ancak İntikam almayı planlayan İbn Killis, İsa Mesih’in Matta İncili’nde söylediği ayeti şöyle aktarmış.

“Gerçekten size söylüyorum, hardal tohumu kadar küçük bir inancınız varsa, bu dağı hareket ettirin. Bu sizin için imkansız olmayacaktır.” (Matta 17:20) ve Patriğin dininin bu yolla haklı olduğunu kanıtlamasını istemiş.

Halife Al-Muizz İbn Killis’in bu söylediğini duyduktan sonra Abraam’a “Bu kelimeyle ilgili ne diyorsun? Müjdeniz mi değil mi?” diye sormuş. Patrik “Evet, içinde.” diye cevap vermiş. Bu cevabı duyan halife Al-Muizz Abraam’dan, bu mucizeyi ellerinle üç gün içerisinde tamamlamasını istemiş. Aksi taktirde tüm Hıristiyan Kıptileri kılıçtan geçireceğini söylemiş.

Patrik, halka üç boyunca kilise de dua etmeleri için çağrıda bulunmuş. Kendisi de rahip ve keşişleriyle birlikte üç gün boyunca oruç tutarak Meryem Ana’ya dua etmiş. Üçüncü günün sabahında Abraam, İsa’nın annesi Kutsal Bakire’ye dua ederken, Meryem’i görmüş. Meryem ona ‘’Büyük pazara gitmelisin. Orada omzunda su dolu bir kavanoz taşıyan tek gözlü bir adam bulacaksın; onu yakala, çünkü onun elinde bu mucizenin tezahür ettireceği bir şey var.’’ şeklinde seslenmiş.

Abraam, Meryem’in dediğini yapmış ve Kutsal Bakire’nin konuştuğu adamla tanışmak için pazara gitmiş. Adam Kutsal Kitaptan bir pasaj yüzünden gözünü çıkaran ayakkabıcı Simon’muş.

İncil’de yazdığı gibi “Eğer sağ gözünüz yanılmanıza neden oluyorsa, onu dışarı çıkarın ve atın. Vücudunuzun bir bölümünü kaybetmek, tüm vücudunuzun cehenneme atılmasından daha iyidir.’’ (Matta 5: 29-30)

Hikayeye göre Simon, Abraam’a rahipleri ve tüm halkıyla birlikte, Halife’yi ve askerlerini de yanına alıp dağa çıkmalarını rica etmiş. Daha sonra Simon, Abraam’a üç kez ve her seferinde dağın üzerinde haç işareti yapmalarını “Ya Rabbi, merhamet et” diye bağırmalarını söylemiş (kıpti dilinde) Patrik Simon’un sözlerini dinlemiş ve dediklerini yapmış. Ve Simon bir depremle dağı yerinden oynatmış. Mucize Halife’nin huzurunda gerçekleştirildikten sonra, Patrik Abraam Simon’u aramak için sola ve sağa dönmüş, ama ortadan kaybolduğunu görmüş ve kimse onu bir daha bulamamış. Halife, Abraam’a dönmüş ve “Ey Patrik, inancının doğruluğunu kabul ettim.’’ diye seslenmiş.

Bu mucizenin anısına, Kıpti Ortodoks Kilisesi, 25 Aralık İsa’nın doğuşundan üç gün önce oruç tutarlar. Hikayenin daha birçok detayı, mucizenin MS 27 Kasım 979’da meydana geldiğini iddia eden bir Kıpti web sitesinde bulunmaktadır.

1989-1991 yılları arasında Kıpti din adamları ve arkeologlar Simon’un kalıntılarını aradılar. 4 Ağustos 1991’de kilisenin yüzeyinin yaklaşık bir metre altında onun iskeleti olduğunu iddia ettikleri keşfi gerçekleştirdiler. İskeletini bulurken özellikle ilgi çeken şey, kafasındaki saçın hala sağlam ve parçalanmamış olmasıydı.

Simon’un iskeletinin bulunduğu kilisede Kıpti Patrik Abraam’ı tasvir eden bir tablo da iki su kavanozu taşıyan bir adam vardı. Adamın Simon olma olasılığı var. Çünkü fakirlere su kavanozları taşıdığı biliniyordu. Yakındaki bir kilisede de bir çömlek keşfedildi ve 1000 yıldan daha eski olduğu belirtildi. Bu kil kabının Simon’un fakirlere su taşımak için kullandığı kap olduğuna inanılıyor. Kavanoz şimdi Kahire Mukattam’daki yeni Saint Simon Kilisesi’nde tutuluyor.

Bu olayın ardından Simon, mağara kilisesinin adanmış olduğu bir zanaatkar aziz olacaktır. Kıpti inançlarını koruyan ve Manshiyat Nasser Mokattam tepelerine kurulmuş olan adı Aziz Simon Kilisesi olarak da geçen bu mağara kiliseyi muazzam bir şeyin koruduğuna kesinlikle inanabilirsiniz.

1969’un sonunda Ekselansları Kahire valisi, Kahire’nin tüm çöp toplayıcılarını orada yaşamak için Mokattam tepelerinden birine götürme kararı alır. Bu yüzden kıptiler kendilerine ilkel evler inşa etmişler. Bu alan, 1987 burada yaşayan büyük çöp toplayıcı nüfusu veya Zabbaleen (kelimenin tam anlamıyla çöp toplayıcıları anlamına gelir) nedeniyle ‘’Çöp Şehir’’ olarak bilinir.

Kiliseyi kuran çöp toplayan Zabbaleen’dir. Şehrin Kıpti toplumunu bir araya getiren, içinde 20.000 oturma alanı olan en büyük Aziz Simon Kilisesi olan Mokattam’da bulunan mağaralara birçok kilise oluşturulmuş. Hepsi çöp kentinin çekirdeğinde büyük bir Hıristiyan kompleksi oluşturacak şekilde birleştirilmiştir.

Simon Mağarası Kilisesi, Orta Doğu’daki en büyük kilisedir ve bu nedenle ziyaret etmeyi kesinlikle kaçırmamak gerekir. Kilisenin duvarları, İncil’in kelimelerini anlatan kayalara oyulmuş inanılmaz resimlerle süslenmiştir.

Çöpçü köyü yoluyla turizm gelişen bir endüstri olmadığından, kiliseye ulaşmanız hiç de kolay bir şey değil. Getto’yu andıran Zabbaleen Köyü’nden geçmek için biraz cesaret –önce hayatınızda hiç duymadığınız çöp kokusuyla baş etmeniz gerekir- ve güvenilir Mısır’lı rehber gerektirir. Çöpçü köylü sakin, mağrur ve güler yüzlü ama bir hata yapmaktan sizi tenzih edebilirim.

1987 yılının Temmuz ayında yapılan Uluslararası bir bankanın araştırmasına göre, bu bölgede yaşayan çöp toplayıcılarının sayısı yaklaşık 15.000’e ulaştı. Ancak Tanrı’nın lütfu ile bu sayı iki katına çıktı. Bir avuç ülke içindeki en büyük Hristiyan kilisesi olarak, her yıl yüz binlerce insan burada hac yapmaktadır.

Köyde yaşayan insanlar zorlu tepelerden dolayı üç tekerlekli kutuya benzer araçlarla ilkel bir çöp arabasına sahiptir. Bu çöp toplayıcıları Kahire’nin çoğu sektöründen çöp toplar ve evlerine döndüklerinde çöpleri ayırır ve sınıflandırırlar. Kağıt, cam, plastik, kumaş ve benzeri şeylerde olduğu gibi domuzların ve sığırların yemesi için uygun ol her şeyi çöp kutusundan çıkarırlar, onları sıraladıktan sonra özel esnaflara satarlar. Elde edindikleri gelirler onlar sadece yaşaması ve mutlu olması için yeterlidir. Çünkü onlar gerçekten çöp toplamaktan ve diğer Kıpti Hıristiyan inancına sahip olanlar birlikte yaşamaktan ve özellikle de Aziz Simon’un Kilises’nin bulunduğu yerde ruhlarını arındırdıklarına inanmaktadırlar.

Bende buna bizzat şahit oldum. Önce çöp kokusu o kadar ağır geldi ki, adeta burnumun direğinin kırılacağını hissettim. Fakat insanların huzuru o kadar bulaşıcıymış ki tıpkı aynalama yöntemi gibi onlarla aynı duyguları paylaştım. Gözlerinin içindeki gülümsemeyi ve ruhlarındaki inancı hissettim. O kadar derinden hissettim ki, sanki bin yıl öncesine gitmiş ve olaya ben de şahit olmuştum. Kesinlikle bu olayın ve bu insanların inancına tanık olabilirsiniz.

Evlerinin çatılarında besledikleri keçi, eşşek, domuz, sığır gibi diğer tüm hayvanları görebilirsiniz. Bu çok alışılmadık bir durumdur. Çünkü genelde ahırların zemin katta bulunduğunu gördük hep.

Öyleyse, bu eski Kıpti masalından ne çıkarabiliriz?

Eski bir Kıpti masalının üzerine büsbütün bir ışık tutan, yüksek-ileri düzeyde inanca sahip olduklarını gösteren kanıtları keşfetmeseydim, İncil’de yazılanlara, piramidi inşa edenlerin Tanrı’nın kendisinden esinlenmiş olduklarına, aynı şekilde Rabbin Nuh Tufanı için gemisini inşa etmesinden, Musa’ya Ahit sandığını yapması için ilham vermiş olduğuna kadar tüm dinsel motifleriyle tüm dinlerin korunması gerektiğine inanmazdım. Ve bir kez daha dinlerin insanlar üzerindeki güzel olanı ortaya çıkardıklarını gördüm. Şaşkınlık ve hayranlık duymam bu yüzdendir.

Evrenin yapısı ve ritimleridir bunlar!

Kutuplaşma, birbirinin yerini alma ve yeniden birleşmedir!

Sevgilerimle,

Esra DOĞRUL

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: