Geçmiş Yaşam Kodun Açığa Çıkıyor: 18 Harita Ruh Dosyanı Açıyor. Gerçekte Kim olduğunu Çözmeye Hazır mısın?
18 Vedik harita, ruhunun gizli odalarını, geçmiş yaşamının gölgelerini ve çözülmeyi bekleyen karmasını ortaya koysa, buna hazır mısın?
DÜNYANIN EN KÜÇÜK FABRİKASI ''İNSAN''
''İNSAN''
18 Vedik harita, ruhunun gizli odalarını, geçmiş yaşamının gölgelerini ve çözülmeyi bekleyen karmasını ortaya koysa, buna hazır mısın?
Bugün, bir zamanlar tabu sayılan, “hurafe” diye küçümsenen ya da yalnızca gizli topluluklarda fısıldanan ezoterik ilimler, dünyanın önde gelen üniversitelerinde ders programlarına girmiş durumda. Bu, çağımızın ruhsal bir uyanış içinde olduğunun en somut göstergesidir.
Türklerin runik işaretleri, sadece bir alfabe değil; gök ile yer arasına açılan kozmik şifreli kapılardır.
“Cahiliye dönemini okuyoruz, anlatıyoruz ama… Acaba biz çok uzak bir tarihi mi okuyoruz, yoksa hâlâ iz düşümlerini yaşadığımız bir hakikati mi?”
Bu, sadece bir savaş değil; ruhun karanlıkla olan sonsuz mücadelesidir! Şeytan ve onun yaratıkları insanın ışığını söndürmeye çalışırken, gerçek insanlık ruhsal bir uyanışla karanlıkla yüzleşip, zafer kazanarak evrenin dengesini yeniden kuracak. Sonsuz bir savaş başlıyor ve sen, bu büyük uyanışa katılmak için çağrıldın!
Değerli Okuyucularım, Yeni eğitimlerle ilgili edinmiş olduğum bilgileri sizlerle paylaşmanın heyecanını yaşıyorum. Uzun süre araştırıp üzerinde düşündüğüm bu bilgi, hem benim için hem de sizler için oldukça değerli olabilir. Geçmişte … Continue Reading MOOLTRİKONA GÜCÜ
Sn. Fatih Altaylı’nın hazırlayıp sunduğu ‘Teke Tek’ programında her yeni yıla girerken konuk olarak aldığı kitaplarına ve bilgisine hayran kaldığım Astrolog-Yazar Sn. Öner Döşer’in ‘’Gezegenlerin Gücü ve Gezegenlerin Kavuşumu’’ adlı kitabında da bahsettiği üzere ‘’Salgınlar’’ hakkında referans gösterdiği 19. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış Ankaralı müneccim-şair Müderriszâde Sadullah el-Ankaravî’nin 1345-1351 yılları arasında yayılmış olan ‘Kara Veba’ salgın hastalığı hakkında yaptığı yorumlara değinip, büyük düşünürlerin de dediği gibi, o dönemde çıkmış olan veba salgınının hangi hakikate dayalı olduğunu ve Avrupa’ya nasıl hızla yayıldığını tarihi kaynaklarıyla birlikte sizlere bahsedeceğim.
“ …Beşinci gün bir dağa vardılar; dağın adı Thekhes idi. Öncüler dağa vardığında ve denizi gördüklerinde büyük bir gürültü koptu. Ksenophon ve artçılar bunu duyunca ön taraftan da başka düşmanların saldırdığını düşündüler….Çığlık devamlı çoğalıyor ve yakınlaşıyordu, civardaki askerler de devamlı çığlık atan askerlere doğru koşuyordu. Askerlerin sayısı arttıkça çığlık çok daha güçlü hale geldi; Ksenophon artık çok önemli şeyler oluyor diye düşünmeye başladı ve atına atladığı gibi yanına Lykioslu süvarileri alıp yardıma koştu. Hemen ardından askerlerin “Deniz! Deniz!” diye haykırışlarını ve bu haykırışların ağızdan ağıza yayıldığını duydular. Ardından bütün artçı birlikler koşmaya başladı; hem yük hayvanları koşuyordu hem de atlar… Herkes zirveye vardığı anda, komutanlar ve yüzbaşılar da dahil olmak üzere hepsi gözyaşları içinde birbirlerine sarıldılar….”
Taze kurulan demokrasileriyle ve ardından Pers bozgunuyla özgüveni yeniden yerine gelen Yunanlar, Yunan altın çağının müjdesini vermişlerdi.
Atinalıların ilk kez Persleri kovduğu Marathon Savaşı’nda henüz 35 yaşında olan genç asker Eshilos’sa, Yunanların en etkileyici trajedilerinden bazılarını yazarak tarihteki en büyük oyun yazarlarından biri olmuştu. Böylelikle Antik dünyanın en önemli edebiyat ve kültür dönemimin kapılarını açan Eshilos, Yunan askerlerinin cesaret ve dayanıklılık sınavını verdiği Marathon koşusunu ‘’Eski Yunan Tragedyaları’na’’ yazmış, bugün hala ”Modern Olimpiyat Oyunlarında” anılmasını sağlamıştır.
MÖ 5. yüzyılda Atina Akropolisi’nde inşa edilmiş, Yunan mimarisinin en büyük eseri olarak kabul edilen Parthenon, Perslere karşı Atina’nın bütün Yunanistan’ın önderi olma rolünü de kutlamak amacıyla yapılmıştır. Özgürlükleri ve demokrasi için savaşarak ölen Atinalıları!
‘’Senin Herkül’ün Sütunları diye adlandırdığın boğazların tam ortasında bir ada vardı. Bu ada Libya ile Asya’nın bir araya gelmiş hâlinden daha büyüktü. Atlantis adlı bu adada, tüm adayı ve daha başka adalarla, kıtanın büyük bir kısmını yöneten güçlü ve harika bir imparator vardı. Atlantis insanları, Libya’nın Herkül’ün Sütunları arasında kalan kısmını ta Mısır’a kadar ve Avrupa’yı da Tiren Denizi’ne kadar hükümranlıkları altına almışlardı. Bir kişinin elindeki bu muazzam güç, ülkelerimizi ve boğazların içinde kalan tüm bölgeyi de ele geçirmek istiyordu.’’
Tarihi kayıp olan çok uzak bir geçmişten birileri bana seslenmişti. Bu rüyayı görmemin bir tek sebebi olabilirdi. Hatırlatılmak…
En kadim ırkların ana karası olan Minos kültürünün sesini duyurmaya ihtiyacı vardı sanki. Bana, rüyama girerek bir şey söylemek istiyor gibiydiler…
M.Ö. 356’da efsanevi bir imparator dünyaya geldi. O, Makedonya Kralı II. Philippos’in oğlu Büyük İskenderdi. Philippos, oğlu henüz çok küçükken saraya yabani bir at getirtti. Bu at o kadar vahşiydi ki, ancak birkaç kişi zaptedebiliyordu. İskender babasına yalvararak atı ehlileştirmek istediğini söyledi. Babası oğluna çok güveniyordu. Haksız da değildi. İskender ata usulca yaklaştı ve ona bir şeyler söyledi. At sakinledikten sonra atı dizginledi. Makedonya Kralı II. Philippos, oğlunun bu başarısından çok etkilendi. Oğluna, kendine layık bir krallık bulmasını söyledi.
İskender o günden sonra…
Dünyanın en zengin insanının bill gates olduğunu düşünüyorsanız, sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm. Dünya altın piyasasını değiştirerek, dünyanın en zengin adamı ünvanını bakın kim devraldı!
Nesilden nesile aktarılan eski bir efsaneye göre, Xia kabilesinin güçlü lideri Shun, Gun isimli bir adama tarihin ilk büyük mühendislik harikalarından birini yapmasını emretti. Bedeli çok ağırdı. Başaramazsa hayatıyla ödeyecekti…
Biz çocukken kardeşimle en sevdiğimiz programlardan biri televizyondan yayınlanan bilgisayar oyunu Hugo’ydu. Programın hiçbir bölümünü kaçırmazdık. Adeta ekrana kitlenirdik. Telefonla küçük izleyicilere ulaşılır, onların Hugo’yla birlikte seyahat etmesine izin verilirdi. Yarışma programın da Tolga abi yarışmaya telefonla bağlanan küçük seyircilere sorular sorardı. Bir gün bir yarışmacıya bir soru yöneltildi: Konfüçyüs ne demiş? Tolga abi soruya cevap veremeyen çocuk için Hugo’dan yardım istedi: Hugo, Konfüçyüs ne demiş? Hugo şöyle cevap verdi: Ben de bilmiyorum. O gün bugündür kardeşimle 6 yaşından beri aklımızda bir espiri olarak yer edindi. Sanırım tarihe ilgimiz küçük yaşlarda böyle başlamış oldu. Ara sıra aklımıza geldikçe bu repliği kullanırız. Bugün de yine aklıma geldi. Hazır aklıma gelmişken de size biraz Konfüçyüs’ten bahsedeyim. Sanırım artık ne dediğini biliyorum…
Bir ağacın altına bağdaş kurup oturdu. Yavaş yavaş Siddhārtha etrafla ilgisini kesmeyi başardı. Hayatında yaşamış olduğu tüm anları düşündü… Saatler geçti, günler geçti…
Zihni tamamen temizlendi, kendini kaybedene dek…
Ve bir gün birden nefesi kesildi, bağırarak uyandı… Tekrar nefes almaya başladı. 49 gün sonra niyahet iç huzura kavuşmayı başardı…